Manifestomuz
Bu doküman; Mentoro’nun yönetim danışmanlığı anlayışının manifestosudur. Yönetim danışmanlığının kimler tarafından, nasıl, neleri amaçlayarak yapılması gerektiği konusunda hizalanma sağlamak için Mentoro tarafından yazılmıştır.
Kurumsal hayattan çıkan herkes “danışman” olamaz. Yönetim danışmanlığı, stratejik katkı için uzmanlık ve deneyim gerektirir. Yönetim danışmanı olmak, stratejik düşünmeyi, sebep-sonuç ilişkileri kurabilmeyi, çok iyi iletişimi, yeni teknolojileri takip etmeyi, sürekli öğrenmeyi, önyargıların farkında olmayı, belirsizliklerle çalışabilmeyi, yeni metodolojiler geliştirmeyi, danışmanlık verdiği kurumların liderlik yaklaşımı ve kurum kültürüne uygun çözüm önerileri getirmeyi ve sahanın nabzını tutmayı gerektirir.
Danışmanlıkta parlamak değil, parlatmak esastır. Bu yolculukta başrol kurumların kendisidir. Danışmanın görevi, bu başarı hikâyesine katkı sunmaktır.
Sunum yapıp kenara çekilmek danışmanlığın doğasına terstir. Danışman, önerisinin arkasında durur; uygulama sürecine aktif şekilde eşlik eder. İcracı danışmanlık makbuldür.
Yüzlerce sayfa, süslü grafikler, gereksiz kompleks modellemeler, anlam katmayan laf salatası cümleler... Danışmanın değeri, uygulanabilir çözümlerdedir. Danışmanlık sahada sonuç getiren çözümlerle anlam kazanmalıdır.
Gerçek çözümler kapalı kapılar ardında değil; kurumun iç sesini duyarak, çalışanlarla birlikte tasarlanmalıdır. Bu katılımcı yaklaşım, sadece daha isabetli çözümler üretmekle kalmaz aynı zaman çalışanların anlam arayışına bir cevap olur, kurum içinde sahiplenmeyi artırır, dönüşümün önünü açar.
Danışmanlık, projeyle sınırlı bir ilişki değildir. Danışmanlar, kurumların gelişimini uzun vadede takip etmeli, ihtiyaç doğduğunda yeniden devreye girmeye hazır olmalıdır.
Danışmanlık, politik davranmak ya da yöneticinin onayını almak üzerine kurulmaz. Danışman, doğruyu ortaya koymalı, yerleşik alışkanlıkları sorgulamalı, düşünce kalıplarını dönüştürmeyi hedeflemelidir.
Danışmanlık, teoriyi sahaya indirgemekle yetinmemeli. Akademik temelli, deneyimle zenginleştirilmiş ve defalarca test edilmiş özgün yaklaşımlar sunmalıdır.
Danışmanlık yalnızca şirketleri değil, toplumu da dönüştürme gücüne sahiptir. Bu nedenle erişilebilir olmalı; yüksek ücret bariyerleriyle değil, değer odaklı ve başarıya dayalı modellerle sunulmalıdır. Dönüşüm tüm şirketlerin ihtiyacıdır; danışmanlık da bu dönüşümün kolaylaştırıcısı olmalıdır.
Danışmanlar, marjinal iyileştirmelerin değil, fark yaratmanın peşinde olmalıdır. Şirketlerin zaten bildiği konuları onlara geri “satmamalıdır.”