Yapay zeka, derya deniz bir konu ve bu alanda her gün çok fazla gelişme yaşanıyor. Ekim ayında da bunun güzel bir örneğini gördük; Nobel Ödülleri’nin Fizik ve Kimya dallarında yapay zeka ile ilgili çalışmalar ödüllendirildi. Geoffrey Hinton ve John Hopfield, 1980’lerden bu yana yapay sinir ağları alanındaki çalışmalarıyla Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. Kimya dalındaki ödül ise Demis Hassabis ve John Jumper’a, 200 milyon proteinin yapısını doğru tahmin eden AlphaFold2 isimli yapay zeka modelini geliştirdikleri için verildi.

2024 rakamları henüz net olmasa da, 2023 yılında üretken yapay zeka yatırımları sekiz kat artarak yaklaşık 25,2 milyar dolara ulaştı. OpenAI, Anthropic, Hugging Face ve Inflection gibi şirketler hem 2023’te hem de bu yılda önemli yatırımlar aldı. NVIDIA ise GPU teknolojileriyle dünyanın en değerli ikinci şirketi konumuna geldi.

2010 yılında çok az insan yapay zekadan bahsederken, bugün herkes bu konuya ilgi gösteriyor. Bu, metaverse gibi bir “hype” değil; yapay zeka teknolojisinin potansiyeli gerçekten çok büyük.

Yapay Zekayla Toplumsal ve Çevresel Sorunları Çözmek

Makro seviyede baktığımızda, yapay zeka büyük toplumsal ve çevresel problemleri çözmek için kritik bir öneme sahip. Temiz enerjiye geçiş, kişiselleştirilmiş tedaviler, küresel ısınmanın getirdiği sorunlara çözümler, karbon negatif fabrikalar ve insanların daha uzun yaşaması gibi hedefler, yapay zeka sayesinde mümkün olacak.

Bu konu, yapay zekanın çok büyük bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Ancak, gelecekle ilgili temel risklerin göz ardı edildiğini düşünüyorum. Yapay zeka teknolojileri ne kadar geliştirilirse geliştirilsin, bu teknolojilerin kötü aktörlerin eline geçme ihtimaline karşı ciddi düzenlemeler ve denetimler getirilmesi gerekiyor. Zira yapay zeka teknolojileri geliştikçe kullanımı artacak, kullanımı arttıkça teknoloji ucuzlayacak, ucuzladıkça daha fazla insan tarafından kullanılacak. Daha çok insanın yapay zeka teknolojilerine erişimi olması, teknolojinin kötü aktörlerin elinde olma ihtimalini artırıyor. 2017’de İngiltere’nin sağlık sistemine yapılan bir siber saldırı buna iyi bir örnek. Bu saldırı nedeniyle hastane ekipmanları çalışmaz hale gelmiş ve hastaların bilgilerine erişilememişti. Bu gibi olayları, yapay zeka kullanımı arttıkça daha fazla görebiliriz.

Kurumsal Uygulamalar, AGI ve ACI Kavramları

Yapay zekanın geleceğini konuşurken, AGI (Artificial General Intelligence) ve ACI (Artificial Capable Intelligence) önemli iki kavramdan bahsetmek ve ayrıştırmak gerekiyor. AGI, insanların yapabildiği bilişsel her şeyi yapabilen bir zeka anlamına geliyor ve görece uzak bir hedef. Ancak ACI, yani çok karmaşık işleri sıkı bir gözetim olmadan yapabilen ancak tam anlamıyla genel olmayan yapay zeka, çok yakın bir gelecekte hayatımıza girecektir. ACI’nin temel özellikleri arasında gerçek zamanlı etkileşim, güvenilir bir hafıza ve doğru veri kaynaklarına erişim bulunuyor.

Şirketlerde yapay zeka teknolojilerinin kullanımı henüz yolculuğun başında, ancak bu durum hızla değişiyor ve ACI’ları yakın zamanda iş arkadaşlarımız olarak göreceğiz.

Şirketlerdeki işlerin en atomik hali günlük görevlerimiz. Bu görevleri bugün insanlar ve/veya yazılımlar yapıyor. Önceki teknoloji dalgaları küçük görevleri otomatikleştirse de, tüm iş akışlarını değiştiremedi; çünkü kritik kararlar ve yönetici hedeflerine yönelik hizmetler daima insan tarafından yapıldı. Yapay zekanın yaratacağı en büyük değer, bilgiye dayalı görevleri yapabilmesi ve yönetsel kararları verebilmesi olacak. Yapay zekanın şirketlerde yaratacağı değer, “Software-as-a-Service” modelinden, “Service-as-a-Software” modeline geçişi sağlayarak büyük bir dönüşüm yaratacak.

Bu Dönüşümü Ne Zaman Göreceğiz?

Yapay zekanın görevleri tamamen üstlenmesi ne zaman gerçekleşecek? Bu sorunun yanıtı, teknoloji dünyasında birçok gelişmeye bağlı. Yapay zeka uygulamaları, başlangıçta kural tabanlı oyunlarla hayata geçti. ChatGPT gibi modellerle ise önemli bir sıçrama yaşandı. Ancak bugün kullanılan yapay zeka sistemleri, daha çok düşük riskli görevlerde etkili: Örneğin, bir blog yazısı yazmak gibi.

Kurumsal düzeye geçiş için şu anda daha basit, düşük riskli sorunların çözülmesini sağlamamız gerekiyor. Bunun ardından daha karmaşık görevlerin çözümüne yönelik bir geçiş süreci başlayacak.

Ancak bunun için yapay zeka performansının önemli ölçüde gelişmesi gerekiyor. Şu anda birçok yapay zeka şirketi performans değil, potansiyel satıyor. Ancak gerçek dönüşüm için potansiyelden çok performansa odaklanmamız gerekiyor.

Yüksek doğruluk oranları ve hız, yapay zeka teknolojilerinin daha karmaşık görevlerde kullanılabilmesi için kritik öneme sahip. Önümüzdeki birkaç yıl içinde performans artışına yönelik önemli gelişmeler bekleniyor. Bu süreçte, yapay zeka teknolojilerinin sadece teorik potansiyeli değil, pratikteki performansı da daha büyük önem kazanacak. Bu gelişmeler, yapay zekanın günlük yaşamdan kurumsal dünyaya kadar daha geniş bir yelpazede etkinliğini artıracak ve dönüşümün temel taşlarını oluşturacak.

Türkiye’nin Pozisyonu

Dünyadaki teknoloji güçlerine baktığımızda, belirli ülkelerin liderlik konusunda yarış halinde olduğunu görüyoruz. ABD yapay zeka konusunda çok ilerideyken, Çin bu yarışta liderliği ele geçirmiş durumda. İsrail siber güvenlikte bir numara, Güney Kore 5G ve yarı iletken teknolojilerinde, Almanya ve Japonya robotik ve otomasyon teknolojilerinde lider. Ancak Türkiye’nin teknoloji tarafında böyle bir avantajı olmadığını söyleyebiliriz.

Türkiye için altyapı ve temel teknoloji geliştiriciliği tarafında treni kaçırmış olsak da, uygulama katmanında yapabileceklerimiz var. Yaratıcı, pratik ve becerikli bir toplum olarak bu alanda ciddi fark yaratabiliriz. Bunun için teknoloji geliştiricilere, şirketlere, politika yapıcılara, STK’lara çok iş düşüyor. Umarım önümüzden geçen treni kaçırmayız.